Hukukun egemen olduğu bir toplumda idare tarafından gerçekleştirilen işlem ve eylemlerin hukuka uygun olduğu varsayılır. Aksi durumlarda ise idarenin hukuka aykırı eylem ve işlemlerinden doğan zararlı sonuçlar iptal davaları yolu ile ortadan kaldırılır. İdarenin hukuka aykırı bu faaliyetleri nedeniyle toplumdaki bireylerin maddi ve manevi bir zarara uğraması halinde bu zararları karşılaması gerekmektedir.
Kamu gücünü elinde bulunduran üstün yetkilerle donatılmış idare karşısında bireylerin koruma altına alınması; idarenin hem hukuki hem de mali sorumluluğunun kabul edilmesiyle mümkün olacaktır. Bu doğrultuda Anayasa Madde 125/7 uyarınca; “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.”Bu hüküm ile idarenin mali sorumluluğunun varlığını bireyler nezdinde güvence altına almıştır.
Kamu hukukunda idarenin mali sorumluluğundan bahsedilebilmesi için özel hukukta olduğu gibi öncelikle bir zararın bulunması gerekmektedir. Burada hemen ifade etmek gerekir ki idarenin eylem ve işlemi nedeniyle mağdur olan her kişinin mağduriyeti idarenin mali sorumluluğunu gerektirmeyecektir. Kapsamı gereği daha geniş bir kavramı ifade eden mağduriyet, idarenin bir eylem ya da işlemi nedeniyle kişinin hoşuna gitmeyen, kişiyi üzen, hatta kişiye parayla ölçülebilir nitelikte yükümlülükler getiren bir sonuç ortaya çıkarsa da idarenin mali sorumluluğunun ilk ve en önemli koşulu, mağduriyet değil zarardır.
İdarenin kusurlu ve kusursuz sorumluluk olmak üzere iki şekilde sorumluluğu söz konusu olabilmektedir.
- Kusurlu Sorumluluk: Kamu hizmetinin geç işlemesi, kötü işlemesi yahut hiç işlememesi gibi hallerde hizmetin kusurlu işlediği ve bu nedenle idarenin tazmin yükümlülüğü bulunduğu kabul edilmektedir. Bu kusur hizmet kusuru olarak da nitelendirilmektedir. Hizmet kusurunda, objektif sorumluluk ilkesi geçerlidir. Kusurun hizmetin hangi safhasında ve hangi kamu görevlisi tarafından işlendiğinin bir önemi yoktur.
- Kusursuz Sorumluluk: İdare kimi zaman tamamen kusursuz hareket etse dahi kamu hizmetlerini yürütürken bireylere zarar verebilmektedir. Hukuk devleti ilkesinin sonucu olarak kusursuz sorumluluk halleri iki temel ilkeye dayandırılmıştır; tehlike ilkesi ve fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi.
- Tehlike/Risk ilkesi: İdare, riskli ve tehlikeli faaliyetlerde bulunurken yahut tehlikeli araçlar kullanırken ortaya çıkan zararlardan kusursuz olsa dahi sorumludur.
- Fedakarlığın Denkleştirilmesi: İdare, toplum yararına kimi faaliyetlerini yürütürken bireylerin zarar görmesine sebep olabilir. Kusur sorumluluğu kapsamında değerlendirilmeyen ve tehlike-risk ilkesi kapsamına da girmeyen bu faaliyetler neticesinde “fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi” kapsamında idarenin meydana geldiği zararı tazmin etmesi gerekir.